Efsane Şoför Memduh Akı
#Erzin Şoförleri Bir Başkaydı
Bu sayımızda Erzin’in efsane şoförlerinden Memduh Ağabeye konuk olduk ve sohbetin çoğu yerinde güldük, bazen hüzünlendik. Anlattığı pek çok hikâyeyi burada yazamadık, yazdıklarımızda da bazen sansürlemek zorunda kaldık ama onu tanıyanlar iyi bilir. Yaşayan efsanedir Memduh abi, tam bir Erzinlidir.
Gazete Erzin: Memduh abi, bize Erzin’deki minibüsçülüğü biraz anlatır mısın?
Memduh Akı: Minibüsçülük deyince, Erzin’e minibüsçülüğü 1964 senesinde rahmetlik Mustafa Soylu (İhtiyar) getirdi. Daha sonra rahmetlik abim Boyalı ve üç ay sonra 1964’ün onuncu ayında rahmetli Yemliha Aksoy ile ben aldım bir minibüs. 1982’de minibüs mevcudu 72 oldu. Rahmetlik Sait (usta) Hızlı, bana patron derdi, bana dedi ki “Patron gel bir kooperatif kuralım” dedi. O arada da Hatay da ilk defa Payas’ta kamyoncular kooperatif kurmuşlardı. Biz nasıl yapacağız ustam dedim. Sait Ustaynan muhasebeci Ali Belen’in yanına gittik. ‘’Nasıl edeceğiz bize öncülük yapan mı?’’ Dedik.
O da sağolsun ‘’Ben evrakları hazırlayım gerekli yerlere müracaat edeyim.’’ Dedi. Evraklar tamamlanınca Antakya’ya gittik, verdik evrakları ve resmen kooperatifimizi kurduk. 14 No’lu Sınırlı Sorumlu Kooperatifi kurduk. İlk başkan sen ol dediler ama Sait Usta benden yaşlı idi, ben sen ol dedim minibüsçüler kooperatifi başkanı o oldu. O zamanlar yedi kişiden oluşuyordu yönetim, hatta rahmetli Ahmet abiye (Boduk Ahmet) dedik, o da dedi ki Turgay’ı (Turgay Ertaç) yazın dedi, sonra Lülük’de Ferit Delis vardı, neyse yedi kişi olduk yönetimde. Sait Usta başkan, ben başkan yardımcısıyım. Altı ay sonra seçime gidildi, tabi seçimi biz kazandık. İki sene yürüttük çeşitli zorluklar oldu, arkadaşlar arasında şikayet oluyordu, biz iki sene daha aldık yönetimi, dört sene sonra yeniler çıktı. Başkanı değiştireceğiz dediler. Özgür Durmuşoğlu ve yönetimi. Onlarda iki sene devam etti. Ondan sonra çeşitli yönetimler devam eti ve biz yine seçimi aldık. Rahmetlik Sait Usta dedi ki “ Ben bu işe dayanamaz oldum, bazı haksızlıklar oluyor, tahammül edemiyom” dedi. Sen bırakırsan dedim bende bırakırım dedim. Neyse dedi, tekrardan başkan oldu, İki sene daha yürüttük rahmetlikle. En sonunda, Usta dedi ki tamam dedi ben bırakıyorum, rahatsızım dedi. Rahmetlik Göğşenin oğlu Mehmet (Potuk) Demir çelik de çalışıyordu, emekli oldu. Rahmetlik Sait Usta Mehmet’e “Sana kooperatifin başkanlığını verecem” dedi. Seçime gidildi, Dört sene de o başkan oldu.
Mehmet bana bir gün dedi ki “ Evime gelenden usandım, ben bu işi bırakıyorum” dedi. Ondan sonra Sabahattin Coşkun aldı yönetimi, 6 yıldır devam ediyor ve bana sevgisi saygısı da sonsuz. Nerde görse yanıma gelir elimi öper, halımı hatırımı sorar. Bende derim dürüst çalış, iyi çalış, akıllı çalış, diyerek içinden iyisi kötüsü olur sağdan soldan şikayet gelir bunları idare edecen, derim.
GE: Eski minibüsçülükle şimdiki minibüsçülük, eski şoförlükle şimdiki şoförlük arasında fark var mı?
MA: Eskiden şoförün bir değeri vardı, bir kıymeti vardı, bir ağırlığı vardı. Eskiden ailesini bindirirdi yolcu, namusunu emanet eder, filan yere indir derdi, indirirdik yüksünmeden. Ayrıca büyüğümüze saygımız vardı. Rahmetli Ahmet Ertaç olsun, rahmetli Sait usta olsun bunlar hep hatırı sayılır kişilerdi. Meslekte de yaşça da bizden eskilerdi, bunlara bizlerin saygısı sonsuzdu. Zaman geçti ne oldu bu meslek değişti, oğlu oğluna devretti, o ona devretti. İskenderun Osmaniye’ye topluca 7-8 kişi lokantaya ya giderdik, lokantacı ayağa kalkardı Erzin şöförleri gelmiş diye, üç masa birleştirir topluca yemek yerdik. Erzin şoförlerinin ayrı bir özelliği vardı. İskenderun, Dörtyol, Payas şöförleri vardı ama Erzin şoförlerinin yeri bir başka idi. Şimdi ise çoook farklı.
GE: Memduh abi bir minibüse 25 kişi nasıl sığdırırdınız?
MA: Şoför mahallinde iki kişi vardı, takım sandığının üstüne, şoför mahallinin arakasına 2 kişi, motor gabıtı (kaputu) vardı 3 kişide onun üstüne binerdi, 3 kişide onun karşısına binerdi, 8 kişi olurlardı, ordan öte koltukları sen say .Bir gün rahmetli Boyalıyı Gısık’da (Kısık) yakalamış trafik, içinde 25 kişi var o zamanlar aydınlı deriz göçebeler vardı, salı günü Osmaniye’nin pazarı olurdu oraya gitmek için Erzin istasyonundan gısığa kadar sağlı sollu yolda beklerlerdi onlar, o zamanlar beri yolda yok, tee Toprakkaleyi dolaşıyoruz. Trafik gısığın orda durdurmuş rahmetliği, minibüsün içinde heralde 25 kişi var, dur bakalım der trafik polisi, sorar ne bu kadar yolcu? Rahmetlik “ Yolcuuu” der. Sen bunları nasıl bindirdin indir bakalım aşağıya bunları, geri bindir der, seni affedeceğim. Rahmetli indirmiş ve yolculara ‘’Herkes yerine geçsin’’ Demiş. Yolcular aynen yerine geçmiş. . Polis “ Hadi devam et, get yoluna. ‘’
GE: Boyalının (Kazım Akı) çok ilginç anıları var değil mi?
Ahmet Akı (Boyalının oğlu): Osmaniye’den birisi demiş ki “Şu eşşeği İskenderun’a götürücüm, götürün mü ? ” Babam rahmetli de demiş ki “ Götürrüm, ne ki” Eskiden minübüslerin üstünde bagaj vardı. Bagaja yatırmışlar eşşeği, üstünede bir çadır atmışlar. Osmaniye’yi çıkmadan eşşek çadırı yırtmış kafasını çıkartmış, yolda giderken eşşeği gören güle güle aklı gidiyor, minibüsten yolcular demiş ki ‘’Yav şoför efendi, yolda gidenler bu aracı eliyle gösteriyor, millet yerlere yatıyor gülmekten.’’ Babam da ‘’Yav demiş, bişe yok, hava sıcakdır, ondandır sahar.’’ Bu arada eşsek idrarını yapıyor ve minibüsün içeri akıyor, arabadaki birinin omuzuna damlıyor ve adam sağa sola bakarak diyor ki ‘’Bu su nerden geliyor?’’ Babam rahmetli de “Arabayı yeni yıkadık o yüzden.” Böylece eşşeği İskenderun’a kadar götürmüş.
GE: Memduh abi eski minibüsçülerden kimleri sayabilirsin, şimdi kimler kaldı hayatta?
GE: Memduh abi minibüsçülük bitti, şimdi ne yapıyorsunuz?
MA: Şimdiki hayatımda yiyip içip boş geziyorum. Minibüsçülüğe 46 senemi vermişim. Çalışmaya 7 yaşımda başlamışım. Şimdi kendimi boşlukta gibi hissediyorum. Yapabileceğimi bilsem, yaparım tekrardan şoförlük. Şimdiki araçlar taksi gibi.
GE: Teşekkür ediyoruz, sizlere sağlık ve uzun ömürler dileriz.
MA: Sizler de sağolun, eyvallah…
#Selvi Boylum Al Yazmalım
GE: Selvi Boylum, Al Yazmalım’ın sende ayrı bir yeri var değil mi?
MA: Sene 77, Kasım ayı. İskenderun’dan Osmaniye’ye geldim. Bir pompanın önünde yolcu indiriyorum, karşıda bizim kayınbiraderin nakliyatçı dükkanı var. Ordan bağırdı, şimdi bağırmasın. Bana dedi ki “Yolcuyu bıraktıktan sonra buraya gel.” O zamanlar biz Gedik garajında idik, oraya yolcuları indirdim sonra geldim. Bana dedi ki “Sen bu filimcilerin eşyasını götürecen, Aslantaş barajına. Eşyayı götürecen ve onlarla beraber çalışacan.” Dedi. Benzin istasyonundan yükledik eşyalarını ve gittik Aslantaş barajına. Devlet Su İşleri’nin misafirhanesine gittik, yeme, içme, banyo, yatma, her şey oraya ait. Birkaç gün sonra oyuncular gelmeye başladılar ve çekimler başladı. Bu arada Türkan Şoray ve Kadir İnanır başroldeler. Yönetmen Atıf Yılmaz. Çekimlere başladılar, çekimler bir ay sürdü, yılbaşı geldi, bunlar yılbaşını kutlamak üzere İstanbul’a gittiler. Bir hafta sonra geri geldiler başladılar çekime. Çekimler bir hafta daha sürdü ve filimi bitirdiler 35 günde. Filimin tamamı Aslantaş barajında ve o yörelerde çekildi.
Bu arada Osmaniye’de filimin yapımcısı Abdurrahman Keskiner bana dedi ki “ Enişte, sana bir rol verecez.” Dedi. “Ne rolü.” Dedim. “Türkan Şoray’a düğürçü gidecen.” Dedi. Elazığlı şefi vardı, babayiğit birisiydi, onla ikimize düğürçülük rolünü verdiler, gittik Türkan Şoray’ın annesinin evine, Türkan Şoray’ı Kadir İnanır’a istedim ve verdiler bizim rolümüz de orda bitti. Bana tüm ekip enişte derlerdi, beni hep sevip sayarlardı, güzel günlerdi.
GE: Memduh abi, bu fotoğraf anınısını anlatır mısın?
MA: O zamanlar setteyiz, “Türkan hanım bir şey rica edecem.’’ Dedim. ‘’Buyur enişte.’’ Dedi. ‘’Bir fotoğraf çektirebilir miyiz? Tabii diyerek fotoğrafçıyı çağırdı ve bu fotoğraf çekildi.
GE: Abi başka filimde rol aldın mı?
MA: 1979 yıllarında benim kayın biradere Abdurrahman telefon açmış, ‘’Biz Mersin Gözre’deyiz, enişte acele gelsin buraya.’’ Diye. Ben tamam dedim. Sabahleyin vardık oraya, rahmetlik Hacı Keskiner ile beraber. Mersin’de Barış Otel’de kalıyorlarmış, oraya vardık, İbrahim Tatlıses, Gülten Ceylan, Erol Taş vardı, Hüseyin Peyda vardı, 15 gün sürdü filim, elektrik gidip gelirdi, yarım saat çalışırlardı, hemen geri keserlerdi elektriği. Abdurrahman dedi ki “Bu işin tadı kaçtı.” Elektrik gidip geliyor. Bundan bizler de sıkıldık, atlarla gidip geliyoruz malzemeleri atlarla taşıyoruz. Öteberileri topladık, dooğru Aslantaş barajına. 15 günde Aslantaş barajında devam ettik, çekimleri çoğunlukla Hemite’de çekerlerdi. Ondan sonra 80 ihtilalinde tekrar üçüncü filime geldiler, İbrahim Tatlıses filiminin adı “ Toprağın oğlu, Sabuha” hatta filimin son sahnesini Antakya’da çekildi.
Gazete Erzin - Ekim 2013
Röportaj: Gazete Erzin (Hüseyin Ertaç ) / Fotoğraflar: Zafer Yanar