ERZİN KENTİ KISA TARİHİ

İnsanoğlu var olduğundan bu yana çevresini tanımak istemiş ve yeni yerleşim alanlarını da hep merak etmiştir. Bu merak, ihtiyaç ve baskının da etkisiyle birlikte insanların gelişmesinde ve bir çok keşiflerin doğmasında birinci derecede rol oynamıştır. İnsanoğlunun doğurganlığı, uygarlığın gelişmesi ile doğru orantılıdır. Bu orantı, kendini yeni keşif ve buluşlarla tamamlamaktadır.

Bölgemiz, dünya coğrafyasının insanlığa sunduğu ilginç bir yöresinde bulunmaktadır. Ülkemiz, kuzey yarım kürede 36-42 derece kuzey enlemleri ile, 26-45 derece doğu boylamları arasında eski dünya adı verilen kara kütlesindedir.(36) Trakya bölgesi nedeniyle de Asya-Avrupa kıtalarını birbirine bağlamaktadır. Orta iklim kuşağında bulunması da çeşitli uygarlıkların bu bölgede yerleşmesini sağlamıştır.

Bölgenin iklimi ve fiziki koşulları canlılar üzerinde olumlu ortamlar yaratmıştır. Bu ortamlar, bilim adamları tarafından belirli dönemlere ayrılmaktadır. Bu dönemler itibariyle bölgemizi ele alırsak, Hatay’da yapılan kazılara göre, bu bölgedeki ilk yaşam belirtilerinin (İ.Ö.100.000-40.000) orta Paleolitik dönemde başlayıp, sonraki (İ.Ö.40.000-11.000) üst Paleolitik dönemde de devam ettiğini görmekteyiz.(37) Amik Ovası ve Reyhanlı yakınlarında yapılan kazılardan çıkan buluntulara göre bölgemizdeki yaşam, Neolitik dönemde (İ.Ö.9.000- 5.500) ve ilk Kalkolitik dönemde (İ.Ö.5.500-4.200) devam etmektedir. Bu dönemleri orta Kalkolitik (İ.Ö.4.200—3.700), son Kalkolitik (İ.Ö.3.700-3.200), ilk Tunç Çağı (İ.Ö.3.200- 1.800) ve Orta Tunç Çağı (İ.Ö.1.800-1.460) olarak belirliyoruz. Bu dönem ve çağlara ait buluntular ve konutlar bilim adamlarınca, bu bölgenin ilginç yaşam koşullarını bünyesinde toplayan Amik Ovası’ndan elde edilmiştir.

Bölgemiz tarihinin İ.Ö.1.460-1.300 yıllarını kapsayan döneminde, Hitit İmparatorluğu hegemonyasını görmekteyiz. Bölgede Asur Devleti’nin hükümranlık tarihi, İ.Ö.1.300-1.200 yılları arasındadır. Sonraki yıllarda yine, İ.Ö.1.200-743 yılları Geç Hitit Prenslikleri’ni ve İ.Ö. 743-550 senelerinde de tekrar Asur egemenliği dönemidir. Persler İ.Ö.550-331, Selökid’ler İ.Ö.312-64 ve Roma İ.Ö.64-İ.S.395 dönemi gelmektedir.

Selökid’ler veya Selevkos’lar (38) döneminde (İ.Ö.III. yüzyıl) yapıldığı tahmin edilen Toprakkale (Dara geçidi adıyla da anılan, bu boğaz Erzin’e 10km uzaklıktadır) o tarihten sonra hep Adana-Hatay arasında bir geçit bölgesi olarak çok önemli tarihsel roller üstlenmiştir. Toprakkale, özellikle İpek Yolu üzerinde olması nedeniyle yöresine pek çok siyasi ve iktisadi avantajlar sağlamıştır. Evliya Çelebi(39) bu kalenin Kınık adıyla anıldığından bahseder. Kınık şehri, Osmaniye ile Erzin arasında bulunan dağın eteğinde kurulu bir Türkmen yerleşim kenti idi.

Bu döneme ait yazılı belgelere göre, Erzine en yakın yerleşim alanı “İssos” şehrinden, M.S.18 yıllarında geçen Strabon, “Antik Anadolu Coğrafyası”ndan bizlere detaylı bilgiler vermektedir.(40) Eserinde, “Aigaiai’dan (Yumurtalık) sonra, bir demirleme yeri bulunan ve küçük bir kasaba olan İssos’a (Dörtyol-Çaylı yakınında) ve Pinaros (Dörtyol-Ocaklı’dan geçen İskenderun Körfezi’ne dökülen Deli Çay) nehrine gelinir.” diye belirtmektedir. Ayrıca, Aleksandros ile Dareios arasındaki İssos (İ.Ö. 333) savaşından ve körfezin adının da İssikos (İskenderun) olduğundan bahseder. Bu koyun çevresinde bulunan; Rhosos (Arsus), Aleksandreia (İskenderun) ve Mopsuestia (Misis) gibi yerleşim alanlarını belirleyerek, Syria Pylaidon (Belen geçidi), geçerek Orontes (Asi) nehrinin döküldüğü Seleukia’ya (Samandağı) ulaşır.

Erzin - İsos Kenti Su Yolları
Erzin - İsos Kenti Hamam Harabeleri

Bölgede, İ.S.395-638 yılları arasında Bizans dönemini ve o yıllardan sonra da, Arap’ları görüyoruz. Yine 661-750 yılları arasında Emevi’leri, 750-944 senelerinde de Abbasi’lerin egemenliği söz konusudur.. Hamdaniler, 944-969 yılları arasında Hatay’da hakimiyet kurmuşsa da, bu tarihlerden sonra yörede Bizanslılar’ı görüyoruz.

Malazgirt savaşı ile Anadolu’ya gelen Selçuklu’lar 1084 yılında Hatay’ı ele geçirdiler. Ancak, Haçlı Seferleri sırasında 1098 yılında, Antakya’da Haçlı Kontluğu’nun kurulduğuna tanık oluyoruz. Sonraki yıllarda Haçlı Seferlerinin durdurulması ile bölge, 1268 yılından sonra Memlûklar’ın kontrolüne geçmiştir. Memlûk Kralı I. Baybars(41) (1260-1277) Haçlı Seferleri’yle bölgenin emniyetini sağlamak için Türkmen’leri buralara yerleştirmiş, yörenin Halep-Ayas arasındaki yolu emniyete almıştı. Bütün bu dönemlerde İskenderun Körfezi’nde her ne kadar ticaret nedeniyle geçişler varsa da, güçlü bir devlet hegemonyasına rastlamıyoruz. Hatta Marko Polo 1268(42) yıllarında Çin’e yaptığı seyahat esnasında, Yumurtalık’ta karaya çıkmış, dönüşünde de 1271 yılında yine aynı güzergâhtan geçmiştir.

Bölgemizdeki tarihsel dönemi, 1517 yılı Osmanlı hakimiyeti itibariyle ele alacağız. Bölgemizdeki Memlûk hegemonyası (1268-1517) Yavuz Sultan Selim’in 23.8.1514 yılında kazandığı Mercidabık zaferi ile son buldu.(43) Ancak Anadolu Birliği ve İran- Mısır ittifakını bir an önce kırmak gerekiyordu. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim Mısır üzerine yürüyerek 22.1.1517 tarihinde Ridaniye Zaferi’ni de kazanıp, tam ve mutlak bir hâkimiyet kurdu. Memlûklular’ı yenerek Ramazanoğulları ve Dukadiroğulları’nı kendine bağlarken, Suriye Filistin ve Mısır’dan gelecek tehlikeleri de böylece önlemişti. Hatta Venedikli’ler Kıbrıs Adası için ödedikleri vergiyi Yavuz Sultan Selim’e ödemeyi kabul ettiler.(44) Aslında Memlûklular’ın yurt olarak Ramazanoğulları’na verdikleri Adana ve Hatay Bölgesi’nde bu olayların sonunda bu iki Türk beylikleri, Osmanlı Devleti’ni tanıyarak İmparatorluğun sınırları içine girmişlerdir.(45) Ramazanoğulları 1519 yılında bölgedeki hakimiyetlerini Osmanlı Devleti’nin desteğinde tam olarak sağladılar. Çukurova’dan topladıkları vergiyi İmparatorluğa aktararak bölgedeki yaşamı ve sosyal ekonomiyi uzun yıllar tam bir düzenle yürüttüler.

Güney bölgesi, XVIII yüzyıl başlarına kadar Osmanlı Devleti'ni fazla rahatsız etmemiştir. Çıkar gruplarının ufak tefek şâkilikleri (terör) bazı fermanlarla bertaraf edilmişse de Payas'tan Küçükalioğullanı çevreyi haraca bağlayarak özellikle haç yolunu tıkamaya başlayınca 1.Abdülhamit sorunun derhal çözülmesini istemiştir(46) Adana Valisi Küçükalioğulları'nın o tarihlerde reisi olan Halil Beyi yakalayarak, 1817 yılı Ağustos'unda idam ederek kesik başını İstanbul'a göndermiştir.(47) O yıllarda Payas ve çevresinde bulunan Küçükalioğulları Aşireti de daha sonraları Antalya Mersin yörelerindeki dağlık bölgelere ve yerleştirilmiştir. Bu aşiretten gelen bir grup, bugün için Manavgat yöresinde yaşamakta olup "Küçük" soyadı ile anılmaktadır. (48)

XVIII yüzyıl ortasına doğru Mısır'lı İbrahim Paşa Kilikya'ya kadar yürüyerek (1832-1840) çevrede bir korku yaratmışsa da fazla etkili olamamıştır. Yüzyılın sonuna doğru çevredeki rahatsızlıkları yok etmek üzere osmanlı Devleti (1864-1865) Derviş Paşayı Fırka-i İslahiye isimli ordu ile İskenderun'a göndermiştir.(49) Ordu birlikleri doğu kıyı bölgesindeki düzeni sağlayıp; Osmaniye, Hassa ve İslahiye yerleşim bölgelerini kurarak, Adana yöresindeki Kozanoğulları'nı da emniyete alıp sükûneti sağlamıştır.

Osmanlı Devleti, XIX yüzyıla girdiğinde batıdan gelen aydınlanma ve milliyetçilik hareketlerinden çok büyük zararlar gördü. İmparatorluk çöktü, çok büyük prestij ve toprak kaybına uğradı. Borçlar ve hastalıklar devleti işlemez hale getirdi. Batı devletleri ve Rusya ile mücadeleler 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı ile başlayarak 1912-1913 Balkan Savaşları ve arkasından 1915 Çanakkale Savunması ile 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı sonunda İmparatorluğu çökertti. O tarihlerde bölgemizdeki en büyük mücadele 30.10.1918 de imzalanan Mondros ateş kes anlaşması ile Osmanlı Devleti savaştan çekildi.(50) Anlaşmanın arkasından 15.9.1919 tarihinde Suriye ve Kilikya İşgal Kuvvetleri’nin tebdili (Değiştirme) hakkındaki İngiliz - Fransız Anlaşması iki ülke arasında imzalanarak birlikte İskenderun’dan güney bölgemize girdiler.(51)

Erzin’de siyasi tarih XIX.yüzyıl başından itibaren ortalarına kadar çok yoğun olarak yaşanmıştır. Özellikle de Erzin’in Cebel-i Bereket Merkezi olduktan sonra, Ermenilerin Devlet kurma emellerine kavuşabilmek için büyük entrikalar çevirdikleri ve Fransızların da desteğini sağladıkları dönem (1918-1939) çok acılı yıllardır. Osmanlı Devleti’nde 1908 II. Meşrutiyet Dönemi, İttihat Terakki yılları ki otoritenin çok zayıfladığı ve kontrolün kaybolduğu senelerdir. İttihat-Terakki’nin teşkilâtçı ve disiplinci lideri diye anılan Cemal Paşa‘nın, Ağustos 1909 tarihinde Adana Valisi olması Ermenileri coşturmuştur.(52)

Olaylar sırasında Adana Valiliği’ni ve Örfi İdare Mahkemesi’ni kullanan Cemal Paşa anılarında: “ Yalnız Adana şehrinde Divan-ı Harbi Örfi Mahkemeleri’nden otuz müslümanı idam ettirdiğim gibi , ondan 2 gün sora da Erzin Kasabası’nda 17 Müslüman daha astırdım. Bunlarla beraber yalnız 1 Ermeni idam olmuştur. Asılanlar arasında Bahçe Kazası Müftüsü dahi vardı ki bu Müftü o havalide büyük nüfusa sahip bulunuyordu.” diye yazmaktadır.(53) Adana vakası olarak anılan bu olaylar, 14.4.1909 tarihinde bütün bölgeyi içine alarak başlayıp 23.4.1909 tarihinde de 2. siyle ( sadece Adana’yı içine alır) devam eden Ermeni ayaklanması, arşiv belgelerinden kamu oyuna açıklanmaya başlanmıştır. Bu dönemde 14.9.1908 tarihinde Cebel-i Bereket Mutasarrıflığına getirilen Mehmet Asaf bey, O acılı ve bunalımlı günleri anılarında detaylarıyla anlatmıştır. (54) Ermeni lobisinin devlet içindeki gücü mutasarrıf Mehmet Asaf Beyi, Erzin Örfi İdare Mahkemesine kadar sürüklemişse de, Mehmet Asaf Bey savunması sonunda beraat etmesine rağmen yeniden Adana Örfi İdare Mahkemesince yargılanıp 4 yıl memuriyetten men edilmiştir.

İttihat Terakkinin güçlü yöneticilerinden (Enver, Talat ve Cemal Paşalar) Talat Paşa Ermenilerin bu pervasız davranışlarını geç de olsa kavrayarak, 1915 yılında onları sürgün etmişse de yaşanan olaylar ve dökülen kanlar unutulmamıştır. (55) Hatta 31 Mart 1909 tarihinin ertesi günü Erzin’de bulunan Ermeniler’in bütün bir mahalleyi yakmasını resimlerle neşreden “ Le Monde İllustre” Dergisi “Rahat yaşadıkları evlerini böylece sebepsiz yere yakan insanlar dünyanın az yerinde görülmüşlerdir” diyerek olaya bir anlam verememiştir.(56) Ermeniler Kurtuluş Savaşı boyunca da Fransızlar’la birlikte bölgemizde çok büyük zararlara ve kan dökülmesine sebep olmuşlardır.1919-1921 yılları arasında Fransızlar tarafından; Çukurova, Erzin, Dörtyol, İskenderun, Belen , Kırıkhan ve Samandağı ile çevre köylere yerleştirilen Ermeniler’in büyük bölümü 1939 tarihinde Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmesiyle birlikte Suriye’ye göç etmişlerdir.(57)

Bölgemizdeki İstiklâl Savaşı günlüğünü, 5.11.1918 tarihinde İngilizler’in İskenderun’a çıkartma yapmak için Osmanlı Devleti’nden izin almasıyla başlatmak daha doğru olacaktır. (58) Fransızlar’la anlaşan İngilizler 15 kişilik bir müfreze ile 9.11.1918 de İskenderun’u işgal ettiler. Bu arada, 11.12.1918 de Fransız subaylarının emrindeki 400 kişilik yerli Ermeni grubu Dörtyol kasabasına girdi. Ayrıca, Çoğu Ermenilerden kurulu 1500 Fransız askeri Birliği’de 17.12.1918 tarihinde Mersin’e çıkarıldı. Yine 21.12.1918 de Fransız ve Ermeni askerlerinden meydana gelen bir grup Adana’yı da işgal ederek tutuklamalara başladılar. Erzin’de o tarihlerde alay çapında bir müfreze birliğimiz mevcuttu. (59)

İşte bu arada Mustafa Kemal Atatürk Osmanlı Devleti tarafından Adana’ya Yıldırım Orduları Başkomutanı ünvanıyla atandı. (60) Adana’da 1.11.1918 -7.11.1918 tarihleri arasında 7 gün kalarak, gezilere ve incelemelere katılıp gelecek yıllar ve kurtuluş hareketleri için hazırlıklara başladı. Atatürk 5.11.1918 günü Mersin’i, 7.11.1918 günü de Cebel-i Bereketi denetledi.(61) Mustafa Kemal Adana’dan, 3.11.1918 günü Başkomutanlık Erkânı Harbiye Riyaseti’ne çektiği 18/565 nolu ve şifreli yazısında bir çok öneride bulunarak görüşlerini belirtiyordu.(62) Bu önerilerin en önemlileri; “Madde :4) kadroları en genç erlerden doldurulmak üzere kuvvetli bir Tümen kurulması ve Jandarmanın takviyesi. Madde:5) Fazla askeri malzeme ve maddelerin Toros Kuzeyine nakli ve hiçbir şekilde tahrip olmasına meydan vermeyerek tedbirlerin alınması. Madde:7) Terhis edilecek kuvvetlerimize ait techizat, silah, cephane ve başka araçların toplanıp saklanmasına ait tertibattan ibarettir.” Görüşü ile raporunu bitiriyordu. Bu rapor gereğince 5. tümen 2. topçu alayı’na ait fazla silah depolarından birisi de Osmaniye’de bulunuyordu. Mustafa Kemal 10.11.1918 günü Adana’dan İstanbul’a hareket ederek, Kurtuluş Savaşı’nı başlatacak ve Samsun’a (19.5.1919) çıkışı hazırlayacak çalışmaları da yolda kafasında proğramlayacaktı.

Bölgemizdeki ilk direniş hareketi ve Kurtuluş Savaşı’nın ilk kurşunu Dörtyol- Özerli’de Fransızlar’a atıldı.(63) Kara Hasan Paşa emrindeki çeteler, 19.12.1918 günü Fransız birliği’ne baskın düzenleyerek 2 Fransız askerini öldürdüler.(64) Böylece Kurtuluş Savaşı’nın fitili ateşlenmişti. Güney Cephesinde Fransızlar; Suriye ve Mısır’da silahlandırdıkları Ermenilerle birlikte İskenderun, Dörtyol, Erzin, Adana, Kozan, Osmaniye, Tarsus, Mersin ve Pozantı’yı, İngilizler ise; Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. İngiliz ve Fransızlar kendi aralarında yaptıkları anlaşmaya göre Antep’i 5.11.1919, Maraş’ı ve Urfa’yı da 30.10.1919 günü Fransızlar’a devrettiler. Fransa böylece Toroslar’dan Fırat Nehri’ne kadar olan geniş bir bölgeye hükmetmeye başladı.(65) Bu bölge içinde anlaşmalara göre Türk ordu birlikleri terhis edilmişti. Bu nedenle Fransızlar’la yapılan mücadeleler genelde sivil milis kuvvetlerinin mücadelesi şeklinde olmuştur.

Türk halkı Fransız-Ermeni ortaklaşa hareketine karşı silahlanarak sivil milislerin yanında yer almaya başladı. Direniş hareketi zaman içinde 300 kişilik bir kuvvete dönüştü. Bu güçler Nur Dağları’nda yerleşerek düşmana baskınlar düzenlemeğe başladılar. Kara Hasan’a ait milis güçlerinin Nur Dağları’ndaki kuvvetlerini kırmak üzere Fransız ve İngiliz Taburları dağları taramaya başladılar. İşte bu çatışmalarda Kara Hasan Kuvvetleri’nin başarısı ona halk arasında Paşa ünvanını kazandırdı. Mustafa Kemal Atatürk Samsun, Erzurum ve Sivas’a giderek yaptığı kongrelerde halktan büyük destekler sağladı.

Sivas Kongresi’nden sonra Mustafa Kemal milli kuvvetlerimizin kurulması ve İstanbul Hükümeti’nin emrettiği terhis işlemlerinin uygulanmamasını ordu birliklerine telefonla bildirdi. Bunun üzerine 11.9.1919 da Bölge Kolorduları 3 gruba ayrıldı.Birinci bölge 20. kolordu ve Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri’ne tahsis edildi. Bölge; Develi, Niğde Ulukışla hattı ile Bahçecik, Kozan, Osmaniye, İskenderun hattından oluşuyordu. İkinci bölge, Adıyaman ve Samsat ile Antep-Kilis hattı arasındaki bölge idi. Bölge 3. Kolordu ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne verilmişti. Üçüncü bölge ise İran sınırına kadar uzanan araziyi kapsıyordu. Böylece 13. Kolordu ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri 28.5.1919 günü ateş açarak caminin minaresini yıktılar. Bu olay halkta, Kuvay-ı Milliye ruhunu galeyana getirdi. Bölgede 25-50 kişilik milis kuvvetleri kurularak Fransız’lara karşı baskınlar düzenlemeye başladı. Haruniye’de ise 4.3.1920 günü Kuvay-ı Milliye kuvvetleri kuruldu.

Kara Hasan Paşa Mustafabeyli köyünden Erzin’e gelerek Fransızlara saldırıp Erzin’i aldı. Ünlü kahraman Erzin’de, Kurtuluş Savaşı sırasında güney cephesinde Ankara’ya bağlı ilk mahalli yönetimi kurmuşsa da bu ömürlü olmadı. Fransızlar 28.5.1920 günü tekrar Erzin’i işgal ettiler. Kara Hasan Paşa Ağyar’a çekildi. Bu arada, Kuvay-ı Milliye çeşitli taaruz ve çıkışlarla Fransızları yıldırınca, geçici mütareke yapılması için Fransızlar Ankara hükümetine çağrı yaptılar. Genel kurmay Başkanı İsmet İnönü, 25.5.1920 günü 13. kolordu’nun görüşünü isteyip olumlu cevap alınca, her iki tarafın anlaşmasıyla 30.5.1920 tarihinde 20 günlük ateş kes ilân edildi. Ancak Fransızlar mütareke şartlarına uymadılar. Bunun üzerine Mustafa Kemal, 17.6.1920 tarihli şifreli yazısı ile muharebelere başlanması emrini verdi. Mütareke esnasında Antep ve çevresinde Türk kuvvetleri güçlendirildi. Fransızlar da mütareke günlerinde boş durmayıp Halep ve Şam’ı alarak, 20.7.1920 tarihi itibariyle bütün Suriye topraklarını istila ettiler. Mütareke günlerinde Adana bölgesinde Ermeniler çevrede şiddet hareketlerine ara vermeden devam ettiler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 26.6.1920 tarihinde Adana, 14.9.1920 günü de Maraş Tümeni’ni kurdu.Yarbay Mehmet Nuri Conker Adana Valiliği ve 41. Tümen komutanlığı ünvanı ile, 26.9.1920 günü Pozantı’da görevine başladı. Adana Osmaniye ve Antep yörelerinde Fransızlar’la çatışmalar devam ederken, 5.10.1920 günü İskenderun Limanı’na çıkan Fransız kuvvetleri Erzin’deki birliklerini güçlendirdi. Fransızlar Toprakkale’de ki güçleri ile Ceyhan’a yüklenirken, 13.10.1920 günü kuvvetlerinin bir bölümünü Adana’ya çekti. Toprakkale’de kalan diğer güçlerini de Erzin’e aldılar. Fransızlarla 1-10. Kasım.1920 tarihleri arasında Osmaniye, Kadirli ve Kanlıgeçit bölgelerinde çok yoğun çarpışmalar oldu. Fransız güçleri Osmaniye’ye çekilerek şubat 1921 tarihine kadar beklediler. Türk Kuvayı Milliye Örgütleri orduya desteklerini Adana’da (23.2.1920-20.10.1921), Maraş’ta (21.1.1920-20.10.1920), Antep’te (1.4.1920-20.10.1920) ve Urfa’da (7.2.1920-20.10.1920) aralıksız devam ettirerek kurtuluş savaşının lokomotifi oldular.(66)

Urfa, Antep ve Maraş Çarpışmaları devam ederken 1920 yılının Nisan ayı içinde Fransızlar mütareke isteyerek Urfa’dan çekildiler. Çarpışmalar 20.10 1921 Ankara Anlaşması’na kadar devam etti. Antep, 8.2.1921 tarihinde Fransızlar tarafından boşaltıldı. Kurtuluş savaşı sırasında Erzin’de ön plana çıkan milis kahramanlarımız arasında; Azman Bekir, Dana Boruk, Ali Hoca, Arık Nuri ve Bebek lakaplı sivil müfreze komutanlarımızı burada saygı ile anıyoruz. (67)

Ankara Anlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin görevlendirdiği zamanın Türkiye Dış İşleri Bakanı Yusuf kemal Tengirşenk ile Fransa Cumhuriyeti adına görevlendirilen eski bakanlardan M. Hanri Franklen Buyyon’u delege tayin ettiler. İki tarafın müştereken hazırladığı 13 maddelik metin, 20.10.1921 tarihinde imzalandı. Ana konular sınırları ve affı içeriyordu. Sınır, Payas Çayı olarak kabul edildi. Adana Bölge Komutanlığı’na bağlı olarak Antep, Osmaniye ve Mersin Bölge Komutanlıkları kuruldu.

Fransızların boşalttıkları merkezlerin, Türk Askeri müfrezeleri tarafından teslim alınması ile ilgili talimatlar Adana Havalisi Komutanı Muhittin bey tarafından ilgili bölge komutanlıklarına gönderildi.(68) Talimat gereğince Adana, Misis ve Ceyhan Kasabaları Adana Merkez Muhafız Taburu tarafından teslim alınacaktı. Osmaniye, Toprakkale, Erzin ve Dörtyol Merkezleri 59. alay I. Tabur Kozan Müzaheret Taburu tarafından, Antep ve Kilis ise 59. Alay 2. Tabur ve 12. Süvari alayı tarafından işgal edilecekti. Bu talimata göre, 3.12.1922 de Mamure, 18.12.1921 de Misis, 23.12.1921 de Ceyhan ve Veysiye, 24.12.1921 de Osmaniye, 29.12.1921 de Toprakkale ve Erzin, 4.1.1922 de ise Dörtyol, Fransızlardan teslim alınacaktı. Ancak ; bugün için Adana 5.1.1922 , Ceyhan 6.1.1922, Osmaniye 7.1.1922, Erzin 8.1.1922 ve Dörtyol ise 9.1.1922 günü Türk Ordusu Kuvvetleri tarafından Fransızlar’dan teslim alınmış gibi Kurtuluş Bayramları kutlanmaktadır.

Erzin, Kurtuluş Bayramı’nı 8.1.1922 günü kutlamaktadır. Ancak, Erzin’in teslim alınma tarihi Genel Kurmay Başkanlığı Talimatı gereği yukarıda da belirtildiği üzere 29.12.1921 günüdür. Bu konuda öğretmen Mustafa Remzi Karakayalı anılarında tarihin 27.12.1921 olduğunu belirtmektedir.(69) Aynı eserin bir başka anısında ise bu tarihin 8.1.1922 günü olduğu ve Kuva-i Milliye Grubu ile 59. alay’ın görevlendirdiği Yüzbaşı Refik Bey Osmaniye-Ağyar üzerinden gelerek, Lülük ve İsalı Mahallesi’nden Kasabaya girdiğinden söz edilmektedir. Tarihler konusunda Genel Kurmay Başkanlığı’nın resmi belgesindeki 29.12.1921 esas almamız gerekmektedir. Erzin’e giriş yönü ile Jandarma Yüzbaşısı Ahmet Refik Günsey isimlerinde tam ve net bir fikir birliği oluşmuştur.

Erzin’in tarihi konusunda akademik düzeyde çalışmalar yapılmalıdır. Osmanlı Arşivleri ile Cumhuriyet dönemi arşiv kayıtlarının düzenlenmesi ve derlenmesi her geçen gün netleşmeye başlamıştır. Belge ve bilgilerin doğruluğu resmi kurumların kayıtlarıyla örtüşmelidir

8 Ocak 1969 - Erzin Cumhuriyet Meydanı

KAYNAKLAR :

  1. Prof. Dr. İbrahim Atalay.Türkiye Coğrafyası. Ankara 1989. Yeniçağ Yayınevi.344 s.
  2. Yurt Ansiklopedisi. C:5
  3. Amfora Dergisi. 1993/3 S:10
  4. Evliya Çelebi Seyahatnamesi. C:9 S;326 s.
  5. Çev: Prof. Dr. Adnan Pekman.Strabon Antik Coğrafyası. (Geograpika:XII-XIII-XIV) İstanbul 1993. Arkeoloji ve Sanat Yayınları. 296 s.
  6. Doç. Dr. Cengiz Orhunlu.Osmanlı İmparatorluğu’nda Derbent Teşkilatı. İstanbul 1967. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. 175 s.
  7. Amfora Dergisi. 1993/3 S:10.
  8. Resimli Haritalı Mufassal Osmanlı Tarihi. C:II İstanbul 1958 Şehir Matbbası 1182 s.
  9. Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi .C:II. Ankara 1998. Türk Tarih Kurumu Basımevi. 795 s.
  10. Yılmaz Kurt.1572 tarihli Adana Mufassal Tahrir Defterine göre Adana’nın Sosyo- Ekonomik Tarihi Üzerine bir araştırma. Belleten Dergisi c.LIV 1990 /4 S: 209
  11. Prof. Dr. Yücel Özkaya Anadolu’daki Büyük Hanedanlıklar.Belleten Dergisi C:LVI 1992/12 S: 217
  12. Küçükalioğlları ve Paas Nazmi Sevgen. Tarih Konuşuyor Dergisi 1967/9 C:7 S:44. 3349-3353 S.
  13. Do.Dr. Ali Küçük Gazi Üniversitesi Öğrenim Üyesi.
  14. Ahmet Cevdet Paşa. Marû’zât. Haz: Dr. Yusuf Halaçoğlu. İstanbul 1980. Çağrı Yayınları 270s.
  15. Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I. Atatürk Araştırma Merkezi. Ankara 2002. Basın Yayın Ofset Matbaacılık Ltd. Şti. 475s.
  16. Süleyman Hatipoğlu. Çukurovada Fransız-Ermeni İşbirliği (1918-1921) Belleten Dergisi. C:LXVI. 2002/12 S:247.
  17. Cemal Paşa. Hatıralar. İttihat Terakki ve Birinci Dünya Harbi. İstanbul 1959. Selek Yayınları. 383s.
  18. Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler. (Mülkiye Şeref Kitabı) C:II. (1859-1968) Ankara 1968-1969. Mars Matbaası. 1383s.
  19. Mehmet Asaf. 1909 Adana Ermeni Olayları ve Anılarım. Haz: İsmet Parmaksızoğlu. Anakara 1968 Türk Tarih Kurumu Basımevi. 87s.
  20. Yılmaz Öztuna. Büyük Türkiye Tarihi. C:VII. S:227-228
  21. Cemal Kutay. İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi. C:16. Ali Oğlu Yayınevi. 9487s.
  22. Türkiye Cumhuriyeti Tarihi C:I Atatürk Araştırma Merkezi. 253s.
  23. Türk İstiklâl Harbi IV. Güney Cephesi (15.5.1919-20.10.1921) Ankara 1966. Genel Kurmay Basımevi. 294s.
  24. Celal Erikan. Komutan Atatürk. Ankara 1972. Tisa Matbaacılık.
  25. Şevket Süreyya Aydemir. Tek Adam. Mustafa Kemal (1881-1919) C:1. İstanbul 1993. Remzi Kitabevi. 423s.
  26. Zeki Teoman. Yıllar Boyu Tarih Dergisi. 1984./5 C:12 Sayı:5 S:8-11
  27. Atatürk’ün Bütün Eserleri C:2 (1915-1919) Kaynak Yayınları. Analiz Basım Yayın Ltd.Şti. 424s.
  28. Anadolu’nun Sesi Gazetesi. 1992/12. Yıl:7 Sayı:77 S:1
  29. Yurt Ansiklopedisi. C:5 Hatay Bölümü. S:3404
  30. Türk İstiklâl Harbi. C:II İstiklâl Harbinin Son Safhası. Ankara 1969. Genel Kurmay Basımevi. 272s.
  31. Türk İstiklâl Harbi. İdari Faaliyetler. C:VII. Ankara 1975. Genel Kurmay Basımevi. 663s.
  32. Kadir Aslan. Milli Mücadelede Dörtyol. Hatay 1991. Kültür Ofset Basımevi. 174.s.
  33. Genel Kurmay Başkanlığı’nın 15.8.1995 tarih Atese 2020-4-95 arşiv kodlu yazısına ek talimat. (Belge bölümünde tamamı var)
  34. İbrahim Emiroğlu.Geçmişten Günümüze Erzin. İzmir 2001. Tib yan Yayınları. 425 s.

Telif Hakkı 2021. Tüm Hakları Saklıdır.